
Şu birkaç gün içinde başımdan geçen bir takım hadiseler şunlardır amirim,
Arz ederim.
Arz ederim.
Ankara’da eylem var idi ve ben o eyleme katıldım. Eylemin ardından anneme uğradım, onunla parka gittik, çocukları seyrettik.
Sonra Çorum’a geri döndüm.
Hayatımın şunca zamanı bu şehirde geçti ve ben o zamanı hep bir bekleme odasındaymışcasına yaşadım ve aslında sadece burada diil galiba lan, benim bütün hayatım o bekleme odasında geçti.
Orada hep kendimi yalnız hissederek bekledim.
Son iki günüm evde, evden nadiren çıkarak geçti. Yalnız bu gün bir ara evden çıktım ve gitmem gereken bir seminere gitmediğim için hakkımda yürütülen bir soruşturmaya ifade verdim.
Kınama falan verirler diye düşünüyorum.
Bu günlerde Eduardo Galeano’nun “Tepetaklak”ını ve di Giovanni’nin “Ustanın Dersi, Borges ve Yapıtları Üstüne”sini okuyorum. Her iki kitap da şu zor zamanlarımı atlatmamda üzerlerine düşen görevleri fazlasıyla yapıyorlar ve belki de ben onlara haksızlık ediyorum zira belki de bu iki güzel kitap, kendimi daha dinç hissettiğim zamanlarımda okunmayı hak eden iki güzel kardeşimdir ve her neyse….
Gece saat 22:55…
Evet…
Başka?
Başka bi şey yok.
vaziyetime bir fon müziği olarak da şu parçayı buraya şey ediyorum: