
sabah oldu ve uyandım.
ama insan, çok sevdiği bi yazarın son kitabını okumaya başlarken duyduğu heyecanın benzeri bir heyecanla başlamalı güne: yeni gün yeni süprizlere gebedir ama tabii hayat o kadar güzel bir şeydir ki bu süprizler o yüzden heyecan vericidir.
ben heyecansız bir insanım. ve sevinçsiz bir insan. bir karamsar. ve sanırım bir umutsuz.
şimdi dün başımızdan geçenleri sıralayalım:
-Evden çıktım. dediim gibi hava pırıl pırıl. Faturanın son günü bu gün. Allah’tan beklediim gibi olmuyor ve kuyrukta fazla beklemiyorum.
-Caddede yürürken mağaza vitrinlerinden yansıyan aksime daha doğrusu gobeeme bakıyorum. ne yapıp edip bu mahluğu yok etmeye karar veriyorum.
-Gidip bi şeyler yiyiyorum. Bu arada yerken canım sıkılmasın diye bi birikim alıyorum; dergide ‘cumhuriyet mitingleri‘ ile ilgili bir makale var; pideyle iyi gidiyor.
-sendikaya uğruyorum. yine cumhuriyet mitingleriyle ilgili şiddetli bir tartışma yaşanıyor.
-eve dönüyorum. yalnızlık kaleme. bir bira açıyorum. bilgisayarın başına oturup gündelik ziyaretlerimi gerçekleştiriyorum. biraz tv.
-bu arada ortaokul yıllarımdan bir arkadaşımı görüyorum televizyonda. sıra arkadaşımdı bu. üniversite yıllarımda da arkadaşlığımız bir süre devam ettirmiştik. işte o ntv’de can dündar’ın neden’inde 22 temmuz seçimleriyle ilgili olarak fikirlerine müracaat edilen konuklardan biri olarak bulunuyordu.
-neden sonra uykuya yenildim veya belki de sığındım. bi ara uyandım ve my name is earl‘e denk geldim ve onu da izledim ve sonra tekrar uykuya daldım ve sabah oldu ve işte şimdi ayaklarım üşüyor ama çorap giymeyi üşeniyorum; karnım aç ve kahvaltı hazırlamayı üşeniyorum; ütü mütü yapmam gerek ama üşeniyorum ama bu sonuncusunun lamı cimi yok, ütü yapılmalı çünkü işe gidicem ve işe ütüsüz gömlek ve pantolonla gidemem.
-hadi bakalım.
ama insan, çok sevdiği bi yazarın son kitabını okumaya başlarken duyduğu heyecanın benzeri bir heyecanla başlamalı güne: yeni gün yeni süprizlere gebedir ama tabii hayat o kadar güzel bir şeydir ki bu süprizler o yüzden heyecan vericidir.
ben heyecansız bir insanım. ve sevinçsiz bir insan. bir karamsar. ve sanırım bir umutsuz.
şimdi dün başımızdan geçenleri sıralayalım:
-Evden çıktım. dediim gibi hava pırıl pırıl. Faturanın son günü bu gün. Allah’tan beklediim gibi olmuyor ve kuyrukta fazla beklemiyorum.
-Caddede yürürken mağaza vitrinlerinden yansıyan aksime daha doğrusu gobeeme bakıyorum. ne yapıp edip bu mahluğu yok etmeye karar veriyorum.
-Gidip bi şeyler yiyiyorum. Bu arada yerken canım sıkılmasın diye bi birikim alıyorum; dergide ‘cumhuriyet mitingleri‘ ile ilgili bir makale var; pideyle iyi gidiyor.
-sendikaya uğruyorum. yine cumhuriyet mitingleriyle ilgili şiddetli bir tartışma yaşanıyor.
-eve dönüyorum. yalnızlık kaleme. bir bira açıyorum. bilgisayarın başına oturup gündelik ziyaretlerimi gerçekleştiriyorum. biraz tv.
-bu arada ortaokul yıllarımdan bir arkadaşımı görüyorum televizyonda. sıra arkadaşımdı bu. üniversite yıllarımda da arkadaşlığımız bir süre devam ettirmiştik. işte o ntv’de can dündar’ın neden’inde 22 temmuz seçimleriyle ilgili olarak fikirlerine müracaat edilen konuklardan biri olarak bulunuyordu.
-neden sonra uykuya yenildim veya belki de sığındım. bi ara uyandım ve my name is earl‘e denk geldim ve onu da izledim ve sonra tekrar uykuya daldım ve sabah oldu ve işte şimdi ayaklarım üşüyor ama çorap giymeyi üşeniyorum; karnım aç ve kahvaltı hazırlamayı üşeniyorum; ütü mütü yapmam gerek ama üşeniyorum ama bu sonuncusunun lamı cimi yok, ütü yapılmalı çünkü işe gidicem ve işe ütüsüz gömlek ve pantolonla gidemem.
-hadi bakalım.