Cumartesi, Şubat 17, 2018

büyükler



neden sonra şimdi napsam diye düşündüm. bu aralar pek bi şey yapmıyorum fakat sık sık şimdi napsam diye düşünüyorum. (çelişkilerin bir insanıyım.)

benim gibi adamlar gerçekten çok mantıksız adamlar: ne biçim yaşıyoruz? biri buna dur demeli. yani biri benim gibi adamları bi yerde toplayıp, arkadaşlar siz napıyosunuz, olur mu hiç böyle şey diye azarlamalı.

bizim biraz büyük sözüne ihtiyacımız var. bi büyüğüm de kalmadı ki fakat sevgili dostlarım. şöyle yanına varıp kendisinden öğütler alabileceğim bir büyüğüm.

(böyle saçmalık olur mu ya?)

agota kristof'u bitirdim. keyifle okudum ama sanırım benim yazarım değil. şu carver gibi birini bulsam da bi süre onunla takılsam, ne güzel olur.

bi keresinde twitter'da kimi okusam diye sormuştum da semih gümüş, carver'ı oku diye twit atmıştı. ne güzel bi davranış. dediğini yaptım ve hemen carver'ın aşk konuştuğumuzda ne konuşuruz'unu aldım. ve vuruldum. borges'in, calvino'nun ve marquez'in (bunlar benim olimpos'umun tanrılarıdır,)yanına koydum onu hemen, sonra türkçe'de yayımlanmış neyi varsa hepsini okudum. hâlâ da okuyorum.

bi şeyler çizmek istiyorum.

kristof'un ardından murakami'nin kadınsız erkekler'ini okumaya başladım. bu murakami'den okuyacağım ikinci kitap olacak. ilki sahilde kafka'ydı. ama sanırım o da hiç bir zaman olimpos'umda kendine bir yer bulamayacak.

rım rım rım...
milan dedim, (akşam, büyük parkın orada  çınar evi diye bi mekan var, orada otururken,) bizim sülale hiç büyüyemeyen çocuklardan oluşan bir sülaleydi, milan, dedim, çok sevildim fakat aydınlatılamadım güzel hanımım, dedim.

bu memleket beni çok üzüyordu sayın seyirciler.