Pazar, Nisan 12, 2009

bu aralar

bu aralar izlediğim en etkileyici film şampiyon (the wrestler). film efendi efendi, yormadan, bir amerikan güreşcisi eskisinin hikayesini anlatıyor. mickey rourke süper.

bu aralar "müslüman osmanlı toplumunda arzu ve aşk" diye bir kitap okuyorum. kitabın bi yerinde, hay bin yakzân'ın kadınların dünyasında onların tehlikeli cinsellikleriyle birlikte yaşamaktansa erkek arkadaşı asâl'la bir adada tecrit olmayı yeğleyişinden bahsediliyor. bu adada meyveler gibi ağaçlarda yetişen kadınlar, toplanılıp kullanıldıktan sonra atılıyormuş.

bu aralar kendisi için "o zaten akp'li," diyen pınar kür hakkında "bırak şu öğretmen hâlli kadını," diyen adalet ağaoğlu yüreğime su serpti.

bu aralar cem yayınları'nın çehov toplu hikayeler'ini de okuyor, hikaye nasıl yazılırmış bir kere daha görüyorum. felsefe derslerinde lafı mutlaka çehov'un öykülerinden birine getirmeyi ihmal etmiyor, bir hikayeyi okumak o hikayeyi anlatmaktan daha mı az zevkli diye düşünmekten kendimi alamıyorum.

bu aralar başımdan hiç bi şekilde enteresan bir olay geçmiyor lan.

bu aralar cumartesi geceleri tarihin arka odası'na takılıyorum. murat bardakçı son derece enteresan bir karakter. çok kıl ve insanın tüylerini diken diken eden bir kibre sahip. lâkin kendisine alışmaya başladım ve artık sevimli bile buluyorum. program sakinlerinin kendi aralarında konuşuyorlarmış gibi bir hâlleri var; bazen uzun sessizlikler falan yaşanıyor, muhabbet daldan dala, bazen sıçrayarak, bazen durularak ilerliyor. bardakçı, mail atan izleyicileri azarlıyor, onlara zevzek, salak falan diyor. dün geceki programda, 31 mart vakasının önemli karakterlerinden mahmut şevket paşa'nın bir ses kaydı dinletildi. kayıtta paşa, milleti baykuş'a karşı (ıı. abdülhamit'e karşı) vatan için savaşa çağırıyor. 31 mart'a bir ses kaydı kadar yaklaşmak, bir uzaylıyla karşılaşmışım gibi bir duygu şey etti bende.