Sabah oldu uyandım.
Hep böyle: Hep uyanıyorum.
Göğsümde bir ağrı var.
Neden sonra okula gittim.
İlk ders Psikoloji idi. Konu 'Zekâ' idi.
Derken öğle arası oldu.
Kütüphanenin anahtarı bende. Kahvem de var.
Metin And’ın “Minyatürlerle Osmanlı-İislâm Mitologyası”na kaldığım yerden devam etmek niyetindeyim. Pek lezzetli bir kitap. Kuşe kâğıda basılı, büyük boy 487 sayfa.
Kitapta, Büyük İskender’le ilgili bir hikaye var: İskender gitmiş gitmiş, en nihayet Kaf Dağı’na varmış. Bir kölesini dağın ardında ne var öğrensin diye göndermiş. Köle, dağın tepesine vardığında aynadaki aksi kadar kendisine benzeyen başka bir köleyle karşılaşmış.
Geri dönmüş ve gördüklerini efendisine anlatmış. İskender, bir manga askerle birlikte komutanlarından birini göndermiş bu sefer, köleye inanamayıp. Komutan da orada kendisi olan başka bir komutan görmüş ve hatta mangası da aynı şekilde. Bunun üzerine İskender, ordusunu arkasında bırakıp tek başına çıkmış Kaf Dağı’nın tepesine. Ve orada bir kayanın arkasından hayretle kendisine bakan diğer İskender’i görmüş.
Peh peh peh: Bir Borges hikayesi gibi.
Beşinci saat Sosyoloji. Şu konular üzerinde duruldu: Kültürleme, kültürlenme, kültür emperyalizmi, kültürel yozlaşma.
Derste biri tarafından aranıyorum: Bir emlakçı. (Evsahibim oturduğum daireyi satmak istiyor.) Bir alıcı varmış. ‘Alıcı’ evi görmek istiyormuş ve acaba ne zaman uygun olabilirmişim.
Altıncı saat boş: Metin And’a devam.
Yedinci saat felsefe. Konu anarşizm. Şöyle sorular geliyor:
-Anarşistler hep ateist olurlar di mi hocam?
Tolstoy gibi anarşist Hıristiyanlar da vardır canım kardeşim.
-Devlet falan olmazsa herkes birbirini boğazlar hocam
Şimdi de zaten boğazlamıyor muyuz birbirimizi? Belki de anarşistlerin hayal ettiği dünyada insanların birbirinin kuyusunu kazdıran nedenler ortadan kalktığı için her şey daha güzel olur.
-Egolar peki hocam, onlar ne olacak?
-İnsanlar aslında iyidir de bu toplumsal düzen mi onları yozlaştırmıştır?
Hmmm… Derin konular…
-İçinizden biri Le Guin’in Mülksüzler’ini okuyup bizimle tartışabilir mi acaba çocuklar?
İyi bir gerilim için: Kahramanını bütün çıkışları kapatılmış geniş ve karanlık bir mekana bırakırsın. Orada üç de zehirli yılan vardır.
Hmmm…
Bütün bir ömrümü (kapalı mekan) bir Erhan B. Olarak (yılan) geçirmek zorunda olan ben (hayal edebilen ben) …
Gerilim.
-Erhan B. Olmak, bunca yılın ardından –ancak- olabildiğin şey olmak demektir.
Olabileceğini hayal edebileceğin onca şeye rağmen olmakla yetinmek zorunda kaldığın şeydir Erhan B. Olmak.