imdi:
Benim yerim, bu okulda göreve başlayalı beri, (bir ay falan oldu galiba) o masanın arkasında, odanın ıssız bir köşesinde kendisine zar zor yer bulabilmiş üç eski koltuktan ortada olanı. diğer öğretmenler, ki onlar da hep o ortadaki masanın çevresine diziliyorlar, her gün yeni bir oyun sahneliyorlar ve ben de sanki onların bir izleyicisiyim ve hatta o kadar ki ben olmadan ‘oyuna’ başlamıyorlar: dersten çıkıyorum, omzumda çantam, ağır ağır koltuğuma doğru yürüyorum ve tenefüs müddetince süren bir müsamere böylece başlıyor.
bir kadın sürekli elma yiyor, bir adam, burnunun üzerinde bir yarım gözlük, mütemadiyen yazılı kâğıdı okuyor, genç bir adam var ve bir ipodu var bu adamın, hep canı acıyormuş gibi bir hâlleri olan bir adam elindeki kaleme imkansız taklalar attırıyor, esmer bir kadın sürekli bir takım açıklamalarda bulunmak zorunda hissediyor kendini, siyah gömlek siyah kravat ve siyah bir takım elbiseyle dolaşan bir genç adam var ve biraz şefkat için yapamayacağı şey yok gibi.
onları izliyorum.
o esnada başka biri de belki beni izliyordur.